Anne babanın çocuklarına karşı olan tavırları, ilişki kurma ve sınır koyma biçimlerine ebeveynlik stili adı verilir.
Ebeveynlik stili ile çeşitli psikolojik/psikiyatrik sorunlar arasında net bir ilişki bulunmaktadır. Ebeveynlik stilleri arasında en çok sorun yaratanlar “soğukluk”, “sertlik”, “yetersiz kontrol” olarak tanımlanmaktadır.
“Sertlik”, anne babanın çocuğa sözel veya fiziksel şiddet göstermesi, aşırı eleştirmesi ve düşmanca davranmasıdır.
“Soğukluk”, çocuğu takdir etmeme, ona yakınlık ve yeterli sevgi göstermemektir.
“Yetersiz kontrol”, çocuğun nerede olduğunu, kimlerle arkadaşlık yaptığını ve nelerle uğraştığını bilmemektir.
Anne babaların çocuklarının o andaki gelişimsel ve zihinsel kapasitelerine göre beklentilerini şekillendirmeleri gerekir. Bir çocuktan gelişimsel dönemine uygun olmayan davranışlar beklemek ve bunlar olmadığında olumsuz tepkiler vermek, anne baba çocuk ilişkisini ve çocuğun yeterlilik duygularını zedeleyecektir.
Ebeveynlerin çocuklarına eşit ve aynı tavırları göstermediği bilinen, ancak rahatsız edici bir gerçektir.
Bu durumu ortaya en iyi koyan çalışmalar tek yumurta ikizleri ile yapılanlardır. Tek yumurta ikizlerinin bütün genetik yapıları tamamen aynıdır. Aynı evde aynı anne baba ile büyümelerine rağmen, tek yumurta ikizleri arasında birçok davranış farklılıkları görülür. Vurma, bağırma gibi olumsuz ebeveyn davranışlarına maruz kalan ve daha az anne sıcaklığı gören çocuklar, ikizlerine göre daha fazla saldırganlık ve kurallara karşı gelme davranışları, kaygı ve depresif belirtiler gösterirler.
Çocuklara farklı davranmak, sadece olumsuz davranışlara maruz kalan çocuğu değil, tüm aileyi olumsuz olarak etkiler.
Ergenlik öncesi okul çağı çocukların kendine güvenlerinin gelişiminde çok önemlidir. Bu dönemde devamlı olumsuz geri bildirim alan çocukların özgüvenleri yeterli bir şekilde gelişmez. Çocuğa gerçekçi olmayan, aşırı yüksek hedefler konması, bu hedeflere ulaşılamaması durumunda ise çocuğun aşağılanması ve beğenilmemesi çocukta yetersizlik duygularına yol açar.
Yetersizlik ve gerçekçi olmayan yüksek hedeflerin içselleştirilmesi sonucunda çocuk, ancak mükemmel olması durumunda kendini “iyi” hisseder. Kendi başarılarını küçümser, başarılı olduğu bir sınavda bile “zaten kolay bir sınavdı” gibi yorumlar yapabilir, olumsuz örnekleri çok daha kolay görür, olumsuz deneyimleri “ben zaten başarısız bir insanım” gibi söylemlerle genelleştirir, olumsuz deneyimlerin sonuçlarını “bu sınavdan iyi not alamazsam ileride hiçbir şey olamam” tarzındaki düşüncelerle abartır.
Çocuğun içinde bulunduğu durumlarla ilgili olarak; örneğin duygularının reddedilmesi“ne var bunda korkacak”, aşağılanması “bizim ailede hiçbir erkek ağlamaz, şimdi erkek ol”, uygulamaya çalıştığı çözümlerle dalga geçilmesi “öyle yap da arkadaşların arkandan salak desin”, ancak aşırı tepkiler verdiğinde ona yanıt verilmesi örneğin çocuk bağırıp kendisini yerlere attığı zaman, çocukta normal tepkilere ve duygulara karşı duyarsızlık oluşmasına neden olur.
Çocuğun en yakınında olan anne ve babasına güvenememesi, diğer insanlara olan güven duygusunu da zedeler. Bu durum, yanlış arkadaş tercihlerini veya izole olmayı getirebilir ve her iki durumda da çocuğun arkadaşları tarafından zorbalığa uğrama ve kendisi ile ilgili olumsuz düşüncelerinin artması ihtimali artar. Aslında çocuklar kendileri ile ilgili olumsuz yorumları görmezden gelmeye çalışırlar, ancak bu yorumlar ne kadar sık ve ne kadar çok insandan gelirse bunları görmezden gelmek o kadar zorlaşır.
Prof. Dr. Özgür Öner
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi, Psikoterapist
Bunlar da İlginizi Çekebilir