Dumbledore’un Öfke Kontrolü ile İlgili Müthiş Tespiti
Harry Potter kitaplarını defalarca okudum. Bence olağanüstü güzel kitaplar…
Serinin 6. Kitabı olan Melez Prens’te, Profesör Dumbledore Harry’e önemli bir açıklamada bulunuyor.
5. Ciltte, Harry ile Voldemort’u bağlayan bir kehanet olduğunu öğreniyoruz.
Öğrendiklerimize göre, sadece ikisinden birisi hayatta kalabilecek; yani Harry veya Voldemort’dan birisi diğerini öldürecektir. Ayrıca Voldemort, “seçilmiş olan” kişiyi “kendi eşiti olarak” damgalamıştır ve seçilmiş olan “onun bilmediği güçlere sahiptir”.
“Seçilmiş olan” çocuğun özellikleri aslında sadece Harry’e değil, sınıf arkadaşı Neville’e de uymaktadır, ama Voldemort esas tehlikeli olanın Harry olduğuna ve onu öldürmesi gerektiğine karar vermiştir. Sonra da bildiğimiz gibi bunda başarılı olamaz, annesinin kendisini feda etmesi sonucu Harry Potter hayatta kalır.
Harry Potter, Voldemort’u öldürecek bilinmez bir güce sahip olmadığına inanmaktadır. Dumbledore, bence nefis bir açıklama yapar (aşağıdaki bölümü sizin için çevirip kısalttım):
- “Ama Harry, unutma ki kehanet sadece Voldemort onu anlamlı hale getirdiği içi önemli… Voldemort seni kendisine en tehlikeli olacak kişi olarak seçti ve bunu yaparak seni en tehlikeli kişi haline o getirdi… Eğer Voldemort kehanetin bir kısmını duymamış olsaydı, kehanet yine de gerçekleşecek miydi? Tabii ki hayır!… Eğer Voldemort babanı öldürmeseydi içinde yanan bu intikam isteği oluşacak mıydı? Eğer anneni öldürmeseydi sana bu büyülü savunmayı verecek miydi? Tabii ki hayır! Bütün tiranlar gibi Voldemort da en büyük düşmanını kendisi yarattı… ve ona kendi eliyle en güçlü silahları verdi… ve sen bu silahlara rağmen hiçbir zaman kara büyüye çekilmedin, onun takipçisi olmak aklından bile geçmedi… yaşadığın bütün acılara karşı, kalbin sevgin yüzünden saf kaldı, istediğin ne ölümsüzlük ne de güç değil sadece Voldemort’u durdurmak oldu.”
- “Ama efendim, sonuçta aynı yere varmıyor mu, onu öldürmeye çalışmak zorunda değil miyim?”
- “Evet, tabii ki zorundasın! Ama bu, sadece bunu denemezsen asla huzurlu olamayacağın için değil mi? Kehaneti duymasan ne yapacaktın, Voldemort’la ilgili ne hissedecektin sence?”
Harry kaybettiklerini düşünür ve içinde büyük bir öfke doğar:
- (Öfke ile) “Onun ölmesini ve bunun benim elimden olmasını isterdim.”
- “Tabii ki! Görüyorsun ya, kehanet senin herhangi bir şey yapmak zorunda olduğun anlamına gelmiyor. Ama kehanet Voldemort’un seni kendi eşiti olarak işaretlemesine yol açtı. Yani, sen kendi yolunu seçmekte serbestsin, istersen kehanete sırtını dönebilirsin! Ama o seni hep takip etmek zorunda.”
Harry, o anda şunu anlar. Ölümüne bir dövüş için arenaya atılmak ile arenaya başın dik çıkmak aynı şey değildir. Bazı insanlar bunun aynı şey olduğunu sanır, ama dünyadaki bütün fark bu kararda yatar.
Özetlediğim bu pasaj bence çok önemli… Karar vermek ve başın dik olarak o arenaya çıkmak seni kurbanlık bir koyun olmaktan kurtarır. Evet yine ölebilirsin, ama kendi başına, bilerek ve düşünerek karar vermek en büyük meseledir.