Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) olan birçok çocukta gördüğümüz iyi gelişmeler beni çok mutlu ediyor. Erken tanı, kaliteli ve gereken yoğunlukta özel eğitim bu gelişmenin anahtarı. Ancak bazı çocuklar, bir yere geldikten sonra, sosyal ilişkide ve iletişimde gereken kalite sıçrayışını gösteremiyor.
Bunun iki ayağı var:
- İlki dilin kullanımı. İfade edici dilin geliştiği birçok çocukta tekrarlayıcı, basmakalıp konuşma devam ediyor ve dil sosyal iletişim amacı ile yeteri kadar kullanılmıyor.
- İkinci alan ise karşılıklı sosyal ilişki.
OSB tanısında kullanılan altın yöntemlerden birisi olan ADOS-2’de çocuğun ne şekilde muayene edileceğini ifade edici dil düzeyi belirliyor.
Düzenli olarak cümlecik konuşması olan, 2-3 kelimelik yüklem içeren cümlecikler kullanan çocuklardan beklenenler de artıyor.
Örneğin, ifade edici dil düzeyi sadece tek kelimeler olan çocuklardan farklı olarak; bir sohbeti sürdürebilmeleri, oyunda daha karşılıklı olmaları, basit bir “senaryoyu” takip edebilmeleri, oyunda karşıdaki eşlerinin kafasından geçeni biraz da olsa tahmin etmeleri bekleniyor. Bununla birlikte oyunda yaratıcılık beklentisi de artıyor.
Bu standart muayenelerin bize gösterdiği nedir?
Birçok çocukta özel eğitim, çocuğa hayati derecede önem taşıyan temel becerileri öğretmede başarılı, ama sosyal ilişkinin kalitesini, dilin sosyal amaçlı kullanımını arttırmakta aynı derecede yeterli değil. Bazı durumlarda duyusal aşırı hassasiyetler ve tekrarlayıcı hareketler de çok kısıtlayıcı olabiliyor.
Ayrıca; bu çocuklarda anne çocuk ilişkisi de çok göz ardı ediliyor. Sadece çocuğa odaklanılması ilişkinin kalitesini arttırmakta yeterli olmuyor.
Bence, bu seviyedeki çocuklarda özel eğitim hizmetlerine paralel olarak, daha ilişkisel, psikologların tipik gelişen çocuklar ve aileleri ile kurdukları ilişkiye daha yakın bir müdahalesi gerekiyor. Bunun faydalarını pratik olarak birçok olguda da görüyoruz. İşlevselliği ve zeka düzeyi yüksek olan çocuklarda, grup tedavileri de çok önem kazanıyor. Bu amaçla geliştirilmiş ve sosyal beceri eğitimini içeren, ergenlerden genç yetişkinliğe kadar uygulama alanına sahip birçok yöntem var.
Özellikle davranış sorunlarında ve tekrarlayıcı hareketlerde, davranışın yeterli işlevsel analizi yapılmadan, yani davranışı ortaya çıkaran ve devam ettiren faktörler belirlenmeden yapılan müdahaleler ve ilaç tedavileri kısıtlı fayda sağlıyor. Birçok çocuk arka arkaya, bazen de aynı anda, farklı ilaçlar kullanıyorlar. İlaçlar birbiri üzerine ekleniyor, hangisinin ne kadar ve neye faydası olduğu belli olmadan ilaç kullanımı artarak sürüp gidiyor. Oysa, iyi bir davranış analizi ve emek ile birçok sorun halledilebilir.
Sonuç olarak, belli bir gelişim düzeyine gelen çocuklarda, gerekli kalite sıçramasını sağlamak için farklı yöntemler eklemek gerekiyor. Özellikle yaşıtları ile beraber örgün eğitime devam edecek çocuklarda sosyal beceri eğitimi, duygu idaresi gibi alanlar hayati öneme sahip. Bunları geliştirmek mümkün, ama doğru yöntem ve sabırla.
Prof. Dr. Özgür Öner – Çocuk ve Ergen Psikiyatristi-Psikoterapist