Okulların açılmasından bu yana yaklaşık bir ay geçti. Okul dönemi çocuk ve gençlerin çoğu için sorunsuz geçecek, ama bazı öğrenciler ve aileler zorlandığı durumlar olabilecek. Öğrencileri ve aileleri bekleyen “tehlikeler” neler?
Dikkat Sorunları:
Birçok öğrencinin kendisi, aileleri veya öğretmenleri dikkat sorunlarından yakınacak. Birçok çocuk ve genç Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tanısı alacak. Tabii her zaman ki gibi bu tanıların önemli bir kısmı yanlış olacak.
Neden? Çünkü dikkat sorunları pek çok durumda görülür. Öğrenme sorunları, motivasyon düşüklüğü, kaygı, sınıf idaresindeki sorunlar gibi sık rastlanan durumlar ele alınmadığı zaman tanı çok kolay konuyor ve gereksiz tedaviler başlanıyor.
Sosyal sorunlar:
Okul, birçok öğrenci için bir kaygı ve mutsuzluk kaynağı. Bunun nedeni de arkadaşsızlık, arkadaşlar tarafından reddedilme, görmezden gelinme veya zorbalığa uğrama. Bu durumların önemli bir kısmı da gözden kaçıyor ve motivasyon sorunlarına, akademik başarısızlığa, okula gitmek istememeye, kaygı ve depresif duygulara yol açıyor. Hiperaktivitenin tersine bunların gözlemlenmesi de kolay değil ve çocuklar da sosyal sorunlardan utandıkları için aileleri ile bu durumu paylaşmıyorlar.
Performans kaygısı:
Öğrenciler beklentiler karşısında bunalıyor. Beklentiler sadece okul ve aile kaynaklı değil, çocuk ve gençlerin kendileri de çok yüksek bir çita koyabiliyorlar. Bu beklentilerin karşılanmaması olasılığı yoğun bir kaygıya, yorgunluğa, uykusuzluğa, motivasyon sorunlarına neden olabiliyor.
Motivasyon sorunları:
Çocuğun başarı beklentisinin düşük olması motivasyon sorunlarının ana kaynağı. Ayrıca çalışmanın sonuçlarının ancak uzun sürede alınması ama ders yerine yapılabilecek eğlenceli şeylerin kolay ulaşılması ve hemen sonuç vermesi de dikkat dağıtıcı bir etken. Bu nedenle, birçok aile ile öğrenciler arasında bilgisayar oyunları, telefon kullanımı, sosyal medya ile ilgili tartışmalar çıkacak.
Okul-aile ilişkileri:
Beklentilerin açık ve bazen de gerçekçi olmaması okul, öğretmenler ve aileler arasında ciddi sorunlara yol açabiliyor. Bu durum da, dolaylı olarak öğrencileri etkiliyor. Kendi arasında sorun yaşayan yetişkinler, yetişkin gibi davranmayı unutuyorlar bazen ve sorunlarını çocuk üzerinden çözmeye çalışıyorlar.
Peki bu tehlikelerle nasıl başa çıkılacak?
Tabii ki, her zamanki formülümle. Yani sakin kalarak, durumu anlamadan acele etmeyerek, çocuğa ve diğer taraflara yargılayıcı olmadan bol bol soru sorarak, sonra da öğrencinin de katılımı ile bir plan yaparak. Bunların yetmediği yerlerde de uzman desteği gerekiyor tabii. Ama benim tavsiyem, önce sağlam kaynaklardan biraz okuma yaparak uğraşılan durumla ilgili bilgi edinmek.
Herkese mutlu bir eğitim/öğretim yılı diliyorum!
Prof. Dr. Özgür Öner – Çocuk ve Ergen Psikiyatristi – Psikoterapist