Anksiyete, modern yaşamın getirdiği stresler, belirsizlikler ve baskılar karşısında, birçok bireyin deneyimlediği bir duygusal tepkidir. Ancak bazı insanlar için bu kaygılar, günlük hayatı zorlaştıracak boyutlara ulaşabilir. Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB), kişilerin sürekli olarak endişelenmelerine, olumsuz senaryolar üretmelerine ve normalde tehdit oluşturmayacak durumlar karşısında aşırı tepki vermelerine yol açar. Bu durum, kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler ve tedavi edilmediğinde kronikleşerek daha büyük psikolojik sorunlara yol açabilir.
Yaygın anksiyete bozukluğunun ana özelliği sürekli, kalıcı ve kontrol edilemez endişe halidir. Ne kadar önemsiz olurlarsa olsunlar hatalar, şanssızlıklar, kazalar önlenmelidir. Kaygıya kas gerginliği, odaklanamama, uyku sorunları, huzursuzluk ve yorgunluk eşlik eder.
Yaygın anksiyete bozukluğu olan kişiler evhamlıdır, birçok durumla ilgili sürekli kaygılanırlar. Özellikle belirsizlikten çok olumsuz etkilenirler. Devamlı etraflarında güvenli olduklarına dair sinyaller ararlar. Bunun için planlar yapar, internette araştırır, arkadaş ve aile üyelerine devamlı ve tekrarlayıcı sorular sorarlar. Ancak aldıkları yanıtlar genelde onları tatmin etmez çünkü kötü olayların olma olasılığını ve sonuçlarını abartırlar.
Tabii ki her anksiyete patolojik değildir. Patolojik anksiyetede birey olası tehditlere normalden daha hızlı bir şekilde dikkat eder ve uzun süre bunlara odaklanır, normalde tehdit içermeyen uyaranları tehdit olarak algılar. Kişi kendisini kaygılandıran olaylardaki riski olduğundan daha yüksek olarak görür, yani kaygı aşırı ve durumla orantısızdır. Patolojik anksiyetede kaygı uzun sürer ve sık sık tekrarlar, çoğu zaman kaygıya yol açacak bir şey yoktur. Patolojik kaygıda kişi olumsuz sonuçlardan kurtulmak için bazı ortam ve durumlardan kaçar. Anksiyeteye huzursuzluk, odaklanma güçlüğü, uyku sorunları eşlik eder. Belirtiler ve kaçınma bireyde işlev bozukluğuna yol açar.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu toplumda oldukça sık görülür. Toplumun yaklaşık %14’ü hayatlarının bir döneminde YAB belirtileri gösterir. Kadınlarda 2 kat daha sıktır. Belirtiler genelde çocuklukta başlar ama ileri yaşlarda da devam eder. Kronik bir seyir izler ve nadiren kendiliğinden düzelir.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu ciddi bir sorundur. Olguların yaklaşık beşte üçünde depresyon eşlik eder. Yaygın anksiyete bozukluğu, anksiyete bozuklukları içinde tedavi başarısı en düşük olandır.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu Nasıl Ortaya Çıkar?
Yaygın anksiyete bozukluğu olanlarda “kaygılı kavrama” adı verilen bir süreç görülür. Bireyin doğuştan gelen kaygıya yatkınlığı vardır. Bilinçli veya bilinç dışı olaylar kaygıyı tetikler. Beyinde meydana gelen uyarılmayı kişi olumsuz ve kontrol edilemez bir durum olarak yorumlar. Kişinin dikkati kendisine odaklanır. Bu odaklanma ile bireyin olaylara yönelik yorumları çarpıklaşır ve olası tehditlere yönelik dikkati artar. Kişi, başa çıkma yöntemi olarak kaçınmayı kullanır.
Yaygın anksiyete bozukluğunda kaygıyı uyandıran durum genelde sadece kişinin zihninde yer alan, gelecekte olabilecek kötü olaylardır, halihazırda böyle bir durum yoktur. Bu kötü olaylara ilişkin görüntüler kişinin zihnine doluşur. Birey bir taraftan beklenen bu kötü olaya bir çözüm ararken diğer taraftan da kafasındaki olumsuz görüntü, duygu ve düşüncelerden kurtulmaya çalışır. Yapılan planlarla dünya daha az belirsiz, daha öngörülebilir hale getirilmeye çalışılır. Bu planların ve kaygılı olmanın işe yaradığı düşüncesi kaygıyı daha da pekiştirir.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu olan kişiler mizaçları gereği güvende olmayı ödül elde etmekten daha önemli görürler. Rahatsız edici duygular ve çatışmalarla başa çıkmakta zorlanırlar. Bu nedenle kaygıları, kendilerine yönelik acımasız eleştirileri geviş getirir gibi zihinlerinde döndürüp dururlar. Yeni ve ödüllendirici durumlardan uzak durmaları öğrenmelerini zorlaştırır ve onları depresyona yatkın hale getirir.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu Nasıl Tedavi Edilir?
Yaygın anksiyete bozukluğu hem psikoterapiyle hem de ilaçlarla başarılı bir şekilde tedavi edilebilir. Tekrarlayıcı transkraniyal manyetik stimülasyon (rTMS) da etkin bir tedavi seçeneğidir.
Yaygın anksiyete bozukluğunda etkin olan ana psikoterapi şekli Bilişsel Davranışçı Terapidir. BDT psikoeğitim, belirsizlikle başa çıkma, endişenin faydalı olduğuna dair inançların azaltılması, sorun çözme becerilerinin arttırılması, korkulan durumlarla yüzleşme ve bozukluğun tekrarının önlenmesi gibi bileşenleri içerir.
Yaygın anksiyete bozukluğunda en sık kullanılan ilaçlar seçici serotonin geri alım inhibitörleri (fluoksetin, sitalopram, essitalopram, sertralin gibi) ve serotonin-nörepinefrin geri alım inhibitörleridir (venlafaksin, duloksetin gibi).
Yaygın Anksiyete Bozukluğu Tedavi Edilmezse Ne Olur?
Yaygın anksiyete bozukluğu tedavi edilmezse genelde kendiliğinden düzelmez. Kronikleşir ve zamanla bireyde depresyon gelişir. Bu durumda tedavisi daha da zorlaşır.
Sonuç olarak, Yaygın Anksiyete Bozukluğu, sadece bir duygu durumu değil, aynı zamanda kişisel, sosyal ve işlevsel yaşamda derin etkiler yaratabilen bir psikolojik durumdur. Bireyler, erken tanı ve etkili tedavi yöntemleri ile bu sorunun üstesinden gelebilir ve hayatlarına yeniden denge kazandırabilirler. Psikoterapi ve ilaç tedavisi gibi yaklaşımlar, yaygın anksiyete bozukluğunun yönetilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Ancak, tedavi sürecinde bireylerin sabırlı olmaları ve profesyonel destek almayı sürdürmeleri büyük önem taşır. Bu şekilde, kaygının kontrol altına alınması ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesi mümkün olabilir.
Kaygı Bozukluğu ile İlgili Yazımızı İncelebilirsiniz. Kaygı Bozuklukları (Anksiyete) – Prof. Dr. Özgür Öner
Bunlar da İlginizi Çekebilir