Pek çok anne baba için ergenlik döneminde önceden çok iyi tanıyıp sevdikleri çocukları gitmiş de yerine yeni, onlara biraz yabancı birisi gelmiş gibidir. Bu “yeni” kişi hem anne babasının ilgisini ve sevgisini ister hem onlardan uzaklaşmaya çalışır, hem onların kendisini beğenmesini ister hem de onları yetersiz, yaşlı insanlar gibi görür. Ergenler, bu dönemde pek çok konuyla başa çıkmak zorundadır.
- Arkadaşlara verilen önemin artışı
- Romantik ilgilerde artış
- Riskli davranışlarda bulunma
- Duygularda hızlı değişim
- Kimlik duygusunda dalgalanmalar
- Dokunulmazlık, zarar görmezlik düşüncesi
- Başarı baskısı
Peki, ergenlik dönemine özelliğini veren, ergenlerin üstesinden gelmek zorunda oldukları bu konular nelerdir?
Bu konulara baktığımız zaman, özellikle duygusal olarak yüklü konularda ergenlerin ne kadar zorlandığını anlamak mümkün. Örneğin, kız arkadaşından ayrılan, dersleri kötü giden, arkadaşları tarafından dışlanan, ailesi ile şiddetli bir kavga yaşayan vaya başka benzer sorunlar yaşayan bir ergenin kendisine ve dünyaya bakışı hızla olumsuz hale gelebilir, riskli davranışlarda bulunma eğilimi ile sarhoş olur, tehlikeli olduğunu bildiği halde dokunulmazlık düşüncesi, ergene kendisine hiçbir şey olmayacağını, asla ölmeyeceğini söylediği için sarhoş şekilde araba kullanmayı deneyebilir.
Ergenlik döneminde gördüğümüz değişikliklerin altında yatan biyolojik faktörler nelerdir?
Beyni oluşturan yapılar sinir hücreleri (nöronlar, “gri cevher”), bunları birbiri ile bağlayan bağlar (“beyaz cevher”) ve destek hücreleri. Nöronlar birbirlerine değmiyorlar ancak bağlantılarını sağlayan “sinaps” denen boşluklar var. İnsan beyninde erken çocukluk döneminde bu sinapsların sayısı çok fazla. Zamanla, yeteri kadar kullanılmayan sinapslar kayboluyor, beynin çeşitli ağları arasında hızlı iletişimi sağlayan beyaz cevher artıyor, bunlar da beynin daha verimli çalışmasını sağlıyor. Yani, deneyimle beyin şekilleniyor diyebiliriz. Ancak bu şekillenme beynin her bölgesinde aynı zamanda olmuyor. Hareketle, duyularla ilgili bölümler çok daha çabuk olgunlaşırken, bilişsel ve davranış kontrolünü sağlayan prefrontal (beynin en ön kesimi) bölgeler ve bunların daha aşağıdaki bölgelerle olan bağlantıları en son olgunlaşıyor. Bu durum, beynin bu kesiminin, özellikle duygusal olarak yüklü durumlarda beynin duygularla ilgili kısımlarını kontrol etmesini zorlaştırıyor. Böylece duygusal olarak yüklü durumlarda karar verme becerisi (“hot cognition”) daha geç olgunlaşmış oluyor.
Aslında bunu hayatınızda da görebilirsiniz, ergenler birçok matematik sorusunu çok rahat yaparken, ilişkilere dair bir sorunda bu karar verme becerilerini gösteremezler. Beynin daha alt bölümlerinde de ergenlikte önemli değişiklikler oluyor. Bu değişikliklerin olduğu yerler kaçınma ve ödülle ilgili bölgeler. Bu bölgelerdeki gelişimsel değişiklikler de ergenlerin tehlikelerden kaçınmasını azaltıyor ve onları kısa vadeli ödüllere yönlendiriyor. Bütün bu bilgiler, aslında ergen beyninin gelişimi sırasında gençlerin ne kadar desteğe ve süpervizyona ihtiyaç duyduğunu ortaya koyuyor. Ama bunları sağlamak kolay değil. Ergenler neden bu dönemde ailelerinden uzaklaşıyorlar? Bunu psikolojik ve sosyal açıdan incelemek gerekiyor.
Ergenlikteki kimlik gelişimi üzerine en önemli çalışmaları yapan kişi Erik Erikson. Erikson’a göre ergenlikte artık çocukluk rolleri ve fantezileri uygun değildir ama ergen yetişkin rolünü üstlenecek duruma da gelmemiştir. Bunun için ego kimliğinin gelişmesi gereklidir. Ego kimliği, “… değişim sırasında kim olduğunu bilmektir, kişide diğer insanların tanıyabileceği ve kendisi için sabit olan bir “aynılık” ve “devamlılık”” olmasıdır. Ergen, kimliği ile ilgili yaşadığı şüphelerden kurtulmak için kesin kuralları olan ve bağlılık gerektiren gruplar oluştururlar. Bunun için, erken ergenlik (12-14 yaş) döneminde ergenler ailelerinden uzaklaşmaya ve arkadaş gruplarına odaklanmaya başlarlar. Otonomi isteği artar, otorite figürleri ile çatışmalar başlar. Tabii, bu çatışmaların mutlaka yıkıcı bir şekilde olması gerekmiyor, aslında pek çok ergen bu değişimi “barışçı” bir şekilde yaşayabilir. Erken ergenlikte cinselliğin farkına varılması kendisini fiziksel görünümünden utanma olarak da gösterebilir.
14-16 yaş arasında cinsel davranışlar artar ve özgüven çok önem kazanır. Arkadaşların, idollerin önemi daha da artmıştır ve risk alıcı davranışlarda artma olabilir. Özgüven gelişimi için arkadaş grupları tarafından onaylanmak ve beğenilmek ergen için önceliklidir. Bir arkadaş grubuna dâhil olması genel olarak ergenin iyi uyum gösterdiğine işaret edebilir, ancak olumsuz arkadaş grupları, özellikle de gruba kabul edilmek ve grubun onayını kazanmak için ümitsizce çabalayan bazı ergenlerde zararlı ve riskli davranışlara neden olabilir. Grupların dışında kalan ergenlerin ise ne yazık ki akran zorbalığına maruz kalma riski artar. 17-19 yaşları arasında ise arkadaş ilişkileri önemini korusa bile aile ile ilişkiler daha olumlu bir hale gelebilir.
Aşık olmak, ergenin hayran olduğu kişilerle aşırı özdeşim yapması ise ergenin kimliğini daha açık ve net şekilde oluşturmasına yardımcı olur. Kimliğin gelişimi ile ergenler kendisine ve ideallerine bağlılık ve sadakat gelişir.
Eğer ergen yeterli bir kimlik ve aidiyet duygusu geliştiremez ise kimlik karmaşası olur. Bu durumda ergen kendisini diğer insanlardan izole edilmiş, boşlukta, endişeli ve karar vermekten aciz gibi hissedebilir. Duygusal yakınlık, kariyer seçimi, rekabet gibi olasılıklar ergeni korkutur. Bu durum, bazen psikolojik sorunlara yol açar. Peki, “normal ergenlik sorunları/davranışları” ile patolojik durumları nasıl ayıracağız? Ne zaman profesyonel yardım alacağız? Bu sorulara her hastalık/bozukluk bağlamında yanıt vereceğim.
Evet artık öneriler kısmına geldik. Bunlar genel öneriler, genel doğular. En unutmamanız gereken şey ise şu; çocuklarınıza sevgi, saygı duymak ve bunu GÖSTERMEK, TUTARLI olmak. Aşırı tepkiler vermemek.
Öneri 1 : Rahat bir ergenlik dönemi atlatmanın bir numaralı şartı İLETİŞİM’dir. Bu nedenle, iletişim kanallarını mutlaka açık tutmalısınız. Bunun için eleştiriden kaçının. Konuşurken onu kesmeyin, aktif şekilde dinleyin, düşüncelerine saygı gösterin, ders vermeyin, eğer konu alkol/madde veya tehlikeli davranışlar değilse hemen yargılamayın, anlattıklarını daha sonra yüzüne vurmayın (o kız beş para etmez demiştim), arkadaşları ile karşılaştırmayın. Ergenlerin sizin kurallarınızı tartışması normaldir, kuralların nedenlerini anlatın ve bu konularda konuşmaya hazır olun. Devamlı ciddi konular konuşmaya uğraşmayın, bol bol havadan sudan sohbet edin. Duygu ve düşüncelerini yargılamayın, davranışlara odaklanın. Eğer çocuğunuz sizinle rahat konuşamıyorsa, o zaman rahat konuşabileceği (ve tabii güvenilir olan) bir yetişkin bulmaya çalışmalısınız. : Çocuğunuzun hayatında bir başka yetişkinle iyi ilişkiler içinde olmasını sağlayın. Bu teyzesi, kuzeni vs olabilir. Bu çocuğunuz üzerindeki yetişkin denetimini de arttıracaktır.
Öneri 2 : Anne baba arasında tutum birliği. Hepimizin bildiği gibi artık yaşam çok değişti. Eskiden bir şey istediğimiz zaman “akşam gelince babana sor” veya “annenden izin aldın mı” diye yanıt alırdık. Şimdi, birçok ailede hem anne hem de baba çalışmak olduğundan, ergenler çok daha fazla yalnız kalıyorlar. Çalışmalar ergenlerin ne kadar fazla yalnız ve süpervizyonsuz kalırlarsa o kadar çok sorun yaşadıklarını gösteriyor. Bu nedenle, hem çocuğunuzun mümkün olduğunda az yalnız kalmasını sağlayın, hem de sizinle beraber olduğunda kuralların tutarlı bir şekilde uygulanmasına önem verin. Anne baba olarak, ne zaman tartışacağınıza karar verin. Çocuğunuzun veya diğerlerinin güvenliğini tehlikeye atacak yüksek riskli davranışlarda taviz vermeyin. Diğer konularda ise uzlaşmaya hazır olun, ama ne istediğinizi ve neye izin vermeyeceğinizi unutmayın. Gereksiz kavgalar hem otoritenizi zayıflatır hem de aranızda gerginlik yaratır.
Öneri 3 : Açık bir şekilde, yargılayıcı ve saldırgan olmadan cinsellikle ilgili konuşun. Cinsellik sadece cinsel ilişki demek değildir, bunu unutmayın. Bu nedenle ilişkilerin her yönünü konuşmayı deneyin.
Öneri 4 : Ergenler doğal olarak kendilerine odaklanırlar. Görünüşleriyle, arkadaşlarıyla olan ilişkileriyle aşırı ilgilenmeleri normaldir. Bunları eleştirmeyin. Özellikle “biz gençken” tarzı söylemlerden uzak durun. Onları yüzde yüz anladığınızı iddia etmeyin, çünkü bu mümkün değil. Onların farklı bir zamanda yaşadığını bilmemiz gerekli. “Bizim zamanımızda” cep telefonu veya internet olmaması bile durumlarının ne kadar farklı olduğunu gösteriyor! Ergen bir çocuğunuz olduğunda sizi en çok “deli” edecek şey onun ne yaptığına, ne düşündüğüne dair bir fikriniz olmamasıdır. Davranışlarının birçoğunu kontrol edemeyeceğinizi kabul etmelisiniz. Başına gelecek bütün hayal kırıklıklarından da onu koruyamazsınız. Öyle olsaydı, binlerce nesildir insanlar benzer hatalar yapmazdı. Herkesin kendi hatalarından öğreneceğini, bunun için sorumluluk alması gerektiğini aklınızda tutun. Çocuğunuza ancak onunla bir güven ilişkisi kurarak yardımcı olabilirsiniz. Ve KOŞULSUZ sevginizi göstermeyi unutmayın.
Peki, hangi davranışlar “normal” ergenlik, hangileri “patolojik”? Ne Zaman Ergen Çocuğunuzu dikkatle İzlemelisiz? Ne zaman bir profosyonole başvurmalısınız?
Ergenlerle pek çok sorun yaşayabileceğinizi daha önceki yazılarda paylaşmıştık. Bazı davranışlar şiddet ve önemleri açısından bir kere de olsa çok önemli olabilir (madde kullanımı, yasalarla sorunlar, intihar girişimi vs). Ancak her kapı çarpması, her bağırma, eve her geç gelme mutlaka büyük bir sorun veya hastalık anlamına gelmiyor tabii ki. Ne olduğu zaman başvuracaksınız? Her zaman bakacağımız ölçütler : sıklık, şiddet, bağlam, kontrol edilebilirlik ve işlev kaybı. Eşyalara ya da bir şeylere yanlışlıkla zarar vermekle bilerek ciddi zararlar vermek arasında önemli bir fark bulunmaktadır. Bilerek ciddi zararlar vermek, davranış bozukluğu ve psikopati bulgusu olabilir.
Madde, alkol kullanımı, yasa dışı aktiviteler; bu tip durumları hafife almayın. Ergenler denemeler yapabilir, içki içebilir, sarhoş olabilir. Ancak böyle bir şey olduğu zaman, bu konuyu konuşmak ve boyutları anlamak gereklidir. Daha önce söz ettiğimiz gibi, ergenlerin zaten duygusal durumlarda daha olgunlaşmamış olan karar verme becerileri ve risk alma özellikleri alkol/madde kullanımı ile daha da belirginleşir.
Çocuğunuz içine çekiliyorsa, duygusal olarak size çok uzaklaşmışsa, normalde katıldığı eğlenceli aktivitelere ilgi göstermiyorsa, kendine bakımı azaldıysa, sık sık kendisiyle ilgili olumsuz yorumlarda bulunuyorsa, kendine basit de olsa zarar verme davranışları (kesme, çizme vs) ortaya çıkmışsa..
Okulda davranışları ve performansı birden değişmişse, okul başarısı düşüyorsa, okula gitmek istemiyorsa, mutlaka aklınıza istismar ve akran zorbalığı gelmelidir. Özellikle çocuğunuzun eşyaları kayboluyor, sağı solu morarıyor, harçlığı aşırı çabuk bitiyorsa, akran zorbalığını düşünmelisiniz.
İştah ve aktivite değişikliği varsa, çok aşırı yeme veya hiç yememe, çok fazla uyuma veya belirgin uykusuzluk durumu varsa çocuğunuzun bu durumunu izlemelisiniz. (normalde ergenler hafta içi uykularını sıkıştırıp hafta sonu onu telafi eder. Burada kastettiğim düzenli olarak devam eden uyku sorunları). Kontrol edilmeyen takıntılar. Bunlar en tipik olarak hasta olma, mikrop kapma gibi düşünceleri ve temizlik, simetri gibi takıntıları içerir. Yalan söyleme. Özellikle çıkar amaçlı yalanlara dikkat etmek gerekir.
Arkadaşları ile aşırı edilgen/pasif davranışlar. Gruba aidiyetin ne kadar önemli olduğundan bahsetmiştim. Bazı gençler, kendilerini gruba kabul ettirmek için istenmeyen davranışlara sürüklenebilir.
Tabii, eğer sizi rahatsız eden herhangi bir konu varsa, uzmana geç başvurmaktansa erken başvurmak daha iyidir. Bunu da unutmayalım.
Bunlar da İlginizi Çekebilir